Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

tutuklu

listen to the pronunciation of tutuklu
Turkish - English
prisoner

The prisoner was given his freedom. - Tutuklu serbest bırakıldı.

The prisoner asked to be released early. - Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.

detainee
arrested
arrestee
apprehended
(Politika, Siyaset) hostage
(someone) who is under arrest
under arrest

You're under arrest for trespassing. - İzinsiz girdiğin için tutuklusun.

You're under arrest for the murder of Tom Jackson. - Sen Tom Jackson'ı öldürmekten tutuklusun.

inmate

Tom has been an inmate of a high-security prison for the past three years. - Tom son üç yıldır yüksek güvenlikli cezaevinin bir tutuklusudur.

Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways. - Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.

imprisoned
arrested, imprisoned, under arrest; >detainee, prisoner
prisoner on remand
con

The judge concluded that the prisoner was innocent. - Hakim tutuklunun suçsuz olduğuna karar verdi.

tutuklu olarak
(Kanun) under arrest
tutuklu ikilemi
prisoner's dilemma
tutuklu kişi
(Kanun) arrested person
tutuklu nakil arabası
patrol wagon
tutuklu olarak tutmak
(Kanun) hold for trial
tutuklu olma
(Kanun) being under arrest
tutuklu olmak
be under arrest
tutuklu olmak
be under custody
tutuklu vagonu
(Askeri) railway prison car
tutuklular
prisoners
hapisten kaçan tutuklu
prison breaker
hücre hapsine çarptırılmış tutuklu
incommunicado
kimseyle görüştürülmeyen tutuklu
incommunicado
siyasi tutuklu
prisoner of state
siyasi tutuklu
political prisoner
Turkish - Turkish
(Hukuk) Tutuklanarak tutukevine konulan kimse
Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan (kimse), mevkuf: "Girip çıkan resmîler, siviller, elleri bağlı ya da çözük tutuklular..."- Ç. Altan
Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan kimse, mevkuf
tutuk