Curdken ran up to her and wanted to grasp some of the hair from her head.
- Curdken ona doğru koştu ve onun başından bir tutam saç tutmak istedi.
Why do you want to take a taxi?
- Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
We should take his youth into account.
- Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
The most dangerous thing Tom ever wanted to try to do was to hold a poisonous snake.
- Tom'un şu ana kadar yapmayı denemek istediği en tehlikeli şey zehirli bir yılanı tutmaktı.
Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
- Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
Have you ever tried to catch snowflakes on your tongue?
- Hiç dilinde kar taneleri tutmaya çalıştın mı?
A drowning man will catch at a straw.
- Boğulan bir insan saman çöpünü tutmaya çalışır.
Sami dropped everything he was holding.
- Sami tutmakta olduğu her şeyi düşürdü.
To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
- Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
You must grip that dagger this way.
- O hançeri bu şekilde tutmalısın.
Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
- Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
Keeping a diary is a good habit.
- Bir günlük tutmak iyi bir alışkanlıktır.
Tom isn't good at keeping secrets.
- Tom sır tutmakta iyi değildir.
Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
- Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
The girl tried hard to hold back her tears.
- Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.
It'll keep you warm - Seni sıcak tutar She keeps a diary - Günlük tutuyor. He keeps the books - Defter tutuyor.
We have to keep our dog tied.
- Köpeğimizi bağlı tutmak zorundayız.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
- Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
She should take into consideration the advice of her mother.
- O, annesinin tavsiyesini göz önünde tutmalıdır.
We had to retain a lawyer.
- Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.
I will lend you the books, which I have at my disposal, on condition that you keep them clean.
- Onları temiz tutmak şartıyla sana elimdeki kitapları ödünç vereceğim.
She held my arm firmly.
- O, kolumu sımsıkı tuttu.
They held her in high esteem as their benefactor.
- Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.
I often go fishing in the river.
- Ben sık sık nehirde balık tutmaya giderim.
The bad weather prevented me from going fishing.
- Kötü hava balık tutmaya gitmemi engelledi.
The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused.
- Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.
It wasn't my idea to hire her.
- Onu tutmak benim fikrim değildi.
I want to hire a servant.
- Bir hizmetçi tutmak istiyorum.
They fixed the sign to the wall.
- Onlar tabelayı duvara tutturdular.
I would like to know how much it costs.
- Ne kadar tuttuğunu bilmek isterim.
How much does a beer cost?
- Bir bira ne kadar tutar?
I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
- Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
He had worked hard to keep Kansas peaceful.
- Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
I had to grab her to keep her from falling.
- Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
If you want to stay a member of this club, you have to fish or cut bait.
- Bu kulübün bir üyesi kalmak istiyorsanız balık tutmak ya da yem kesmek zorundasınız.
I'd like to keep it that way.
- Bunu o şekilde tutmak istiyorum.
I'd like to keep expenses down.
- Giderleri düşük tutmak istiyorum.
I have kept a diary for three years.
- Üç yıldır bir günlük tutmaktayım.
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
I make sure to keep my computer secure.
- Bilgisayarımı güvende tutmak için gerekeni yapıyorum.
It's an American tradition to make a wish on your birthday.
- Doğum gününde dilek tutmak bir Amerikan geleneğidir.
Tom can't hold down a job. He's always getting fired.
- Tom bir mesleği tutamaz. O her zaman kovuluyor.
I barely restrained myself from vomiting.
- Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
Hold your tongue, or you'll be killed.
- Dilini tut, yoksa öldürüleceksin.
I hope I can hold on to my job.
- Sanırım mesleğime tutunabilirim.
He could no longer restrain himself.
- O artık kendini tutamadı.
Sometimes, the best response is to restrain yourself from responding.
- Bazen en iyi yanıt, kendinizi yanıt vermekten uzak tutmaktır.
We had to retain a lawyer.
- Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.
Tom and Mary's new puppy chews up everything he can get hold of, including Tom's new slippers.
- Tom ve Mary'nin yeni köpeği, Tom'un yeni terlikleri de dahil olmak üzere, elinde tuttuğu her şeyi çiğnemektedir.
Where can I get hold of a good tax lawyer?
- Nerede iyi bir vergi avukatı tutabilirim?
He was holding a large box in his arms.
- O, kollarında büyük bir kutu tutuyordu.
The fat woman was holding a monkey.
- Şişman kadın bir maymun tutuyordu.
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
Tom couldn't hold back his tears.
- Tom gözyaşlarını tutamadı.
The police held back the crowd.
- Polisler kalabalığı geride tuttu.
The police held back the protesters.
- Polis protestocuları geri tuttu.
Sometimes, the best response is to restrain yourself from responding.
- Bazen en iyi yanıt, kendinizi yanıt vermekten uzak tutmaktır.
The girl tried hard to hold back her tears.
- Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
Tom didn't have enough money to take a taxi.
- Tom'un bir taksi tutmak için yeterli parası yoktu.
I'll do whatever it takes to keep our family together.
- Ailemi birlikte tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
This net here is to keep off mosquitoes.
- Buradaki ağ, sivrisinekleri uzak tutmak içindir.
Tom adopted our method of bookkeeping.
- Tom defter tutma metodumuzu benimsedi.
We should take his youth into account.
- Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.