Sami appeared to be pretty incoherent.
- Sami oldukça tutarsız görünüyordu.
That person's accent is incoherent to me.
- O kişinin aksanı benim için tutarsız
His inconsistent performance at competitions is why he was cut from the team.
- Yarışmalardaki tutarsız performansı takımla ilişiğinin kesilmesinin nedeniydi.
That news report is inconsistent with the facts.
- O haber raporu gerçeklerle tutarsız.