tuhaf

listen to the pronunciation of tuhaf
Turkish - English
strange

A strange marine creature was found recently. - Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.

It is strange that he should be put up at such a cheap hotel. - Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.

odd

There was something odd about the way Tom looked at me yesterday. - Dün Tom'un bana bakış şekli hakkında bir tuhaflık vardı.

She looks odd in those clothes. - O, o giysilerin içinde tuhaf görünüyor.

bizarre

This is one of the most bizarre things I've ever seen. - Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şeylerden biridir.

Something bizarre happened to me last week. - Geçen hafta bana tuhaf bir şey oldu.

weird

I know that this is weird. - Bunun tuhaf olduğunu biliyorum.

Tom had a weird dream last night. - Tom dün gece tuhaf bir rüya gördü.

peculiar

You're a peculiar girl. - Sen tuhaf bir kızsın.

You're a peculiar girl, Mary. - Sen tuhaf bir kızsın, Mary.

funny

It is funny that the mailman hasn't come yet. - Postacının henüz gelmemesi tuhaf.

Tom had a funny look on his face. - Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.

whimsical
unusual

If you ask me, she's a little unusual. - Bana sorarsan, o biraz tuhaf.

Her unusual behavior caused our suspicions. - Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.

crotchety
comic
strangely

You are looking at me strangely. - Bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.

Tom has been acting strangely lately. - Tom son günlerde tuhaf şekilde davranıyor.

kookie
oddly

You are looking at me oddly. - Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.

Tom is behaving oddly. - Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.

fanciful
exotism
screwball
bizzare
anomalous
exotica
eccentrical
wacky
quizzical
queer
laughable
unaccustomed
erratic
funny, amusing; ridiculous. T
twee
comical
antic

I'm fed up with Tom's silly antics. - Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.

splay
How strange!/How curious!/That's odd!
offbeat
peregrine
strange, curious, odd, queer
singular
funny peculiar
curious

But there was one curious circumstance. - Fakat tuhaf bir durum vardı.

strange, odd, queer, outlandish, cranky; unusual; funny, comical, ridiculous; strangely, oddly
flaky
rummy
droll
screwy
cranky

Tom sounded a little cranky this afternoon. - Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.

Tom looked very cranky in the photo. - Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.

rum

Strange rumors are going around. - Tuhaf söylentiler dolaşıyor.

funnily
outlandish
outlandishly
novel
kinky
nondescript
freak

I can't see a freaking thing! - Tuhaf bir şey göremiyorum.

odd-looking
unnatural
freakish
kooky
remarkable
wierd
eccentric

We all have our own eccentricities. - Bizim hepimizin kendi tuhaflıklarımız var.

crotchet
farcical
{s} oddball
unco
{s} uncouth
fantastic
facetious
tuhaf (kimse)
spooky
tuhaf (kimse)
weirdy
tuhaf (kimse)
creep
tuhaf (kimse)
weirdo
tuhaf bir kimse
queer fish
tuhaf davranışlar
antics
tuhaf gelmek
be bizarre
tuhaf olay
weirdy
tuhaf olay
weirdie
tuhaf özellik
idiosyncracy
tuhaf şey
curiosity
tuhaf adam
odd fish
tuhaf bir biçimde
drolly
tuhaf bir halde
comedically
tuhaf bir şekilde
whimsically
tuhaf bir şekilde
oddly

You are looking at me oddly. - Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.

Tom is behaving oddly. - Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.

tuhaf bir şekilde
elvishly
tuhaf bir şekilde
anticly
tuhaf biri
oddball
tuhaf bulunmak
be found bizarre
tuhaf bulunmak
be found strange
tuhaf davranmak
act weird
tuhaf davranmak
(Konuşma Dili) cut a caper
tuhaf davranmak
behave oddly
tuhaf davranış
(Pisikoloji, Ruhbilim) bizarre behavior
tuhaf davranış
bizarre behaviour
tuhaf herif
queer fellow
tuhaf kimse
caution
tuhaf kimse
trippy
tuhaf kimse
eccentric person
tuhaf kuruntu
(Pisikoloji, Ruhbilim) bizarre delusion
tuhaf olmak
to feel odd or strange, (for a strange feeling) to come over one
tuhaf ses çıkartan
horrisonous
tuhaf tip
odd fish
tuhaf tip
odd fellow
tuhaf tip
curiosity
tuhaf tip
case
tuhaf tip
screwball
tuhaf tip
oddity
tuhaf tip
curio
tuhaf tip
fruitcake
tuhaf tip
weirdo
tuhaf tuhaf
strangely, oddly
tuhaf şey
drollery
çok tuhaf
very strange
bir tuhaf olmak
feel queer
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Eğlenceli, gülünç
(Osmanlı Dönemi) Garip iş veya şey
(Hukuk) Garip,acaip
(Osmanlı Dönemi) (Tuhfe. C.) Hediyeler
(Osmanlı Dönemi) Hoşa giden ve az bulunur şeyler
(Osmanlı Dönemi) Münâsebetsiz hâl
Alışılmamış, yabansı: "Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı."- T. Buğra. Şaşılacak, garip: "Tuhaf! Her yerde olduğunun aksine, burada şehirden uzaklaştıkça binaların güzelliği artıyor."- A. Haşim
Güldürücü
Şaşılacak, garip
Güldürücü: "Kibirli, alıngan olmayan, tuhaf ve nükteli bir adammış."- A. Ş. Hisar
Anlaşılmaz
Alışılmamış, yabansı
Gülünç
tuhaf olmak
Garip, alışılmamış olmak
tuhaf olmak
Şaşırmak, ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek
tuhaf
Favorites