truth, certainty, absolute existence

listen to the pronunciation of truth, certainty, absolute existence
English - Turkish

Definition of truth, certainty, absolute existence in English Turkish dictionary

reality
{i} gerçeklik

Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin. - You ought to face the stark reality.

Tom gerçeklik ve fantazi arasındaki farkı bilmiyor. - Tom doesn't know the difference between reality and fantasy.

reality
asıl
reality
gerçekçilik
reality
{i} gerçek

Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin. - You ought to face the stark reality.

O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde. - She looks young, but in reality she's over 40.

reality
gerçek/gerçeklik
reality
{i} realite
reality
{i} gerçekte var olan şeyler
reality
{i} hakikat

Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder. - You should face up to the reality.

Tom hakikatten habersiz. - Tom is out of touch with reality.

English - English
{n} reality
truth, certainty, absolute existence
Favorites