Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
- Travelling is easy these days.
Yalnız yolculuk ediyorum.
- I'm travelling alone.
Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
- Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
- He likes travelling abroad by air.
Babam seyahat etmeye alışkın.
- My father is used to travelling.
Seyahat etmeyi gerçekten severim.
- I really like travelling.
Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
- If I were rich, I'd pass my time in travelling.
Ben metro ile seyahat etmekten nefret ederim.
- I hate travelling by subway.
O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
- He likes travelling abroad by air.
Dünya'yı gezmek istiyorum.
- I'd like to travel around the world.
Dünyayı gezmek istiyorum.
- I would like to travel around the world.
Seninle yolculuk etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to travel alone.
Geçtiğimiz yılın bu zamanında Filipinler'de geziyordu.
- He was traveling in the Philippines this time of last year.
Önümüzdeki ayın başında Estonya'ya geziye gideceğiz.
- We're going to travel to Estonia at the beginning of next month.
Uzayı işgâl edeceğimiz ve Ay'a yolculuk yapacağımız gün yakında gelecek.
- The day will soon come when we will conquer space and travel to the moon.
O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.
- He never travels without taking an alarm clock with him.
Tom bir gezici satış temsilcisiydi.
- Tom was a traveling salesman.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.
- Light travels at a velocity of 186,000 miles per second.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Tom dünyayı dolaşmak istedi.
- Tom wanted to travel around the world.
Tom, Avrupa'da dolaşmak istiyor.
- Tom wants to travel around Europe.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Yalnız seyahat etmek bir grupla gitmekten daha ilginçtir.
- It's more interesting to travel alone than to go on a group tour.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
- I want to take a year off and travel around the world.
Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
- We've been traveling for three days.
Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
- Dan traveled to London to see Linda.
Tom dünyayı görmek için yurtdışına seyahat ediyor.
- Tom travels abroad to see the world.
Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.
- Tom and Mary spent a year traveling around the world.
Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.
- I want to spend some time traveling.
Tom hava yoluyla seyahat etmekten kaçınmaya çalışır.
- Tom tries to avoid traveling by air.
O, seyahat etmeye alışkındır.
- He's accustomed to traveling.
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.
- Tom makes a living as a traveling salesman.
Bill'in babası bir seyyar satıcıydı.
- Bill's father was a traveling salesman.
a travelling companion.
travel to Spain.
I like to travel.
I’m off on my travels around France again.
I’ve travelled the world.
My drill press has a travel of only 1.5 inches.