Kafaları karışmış gezginler yanlış şehre doğru yöneldiklerini fark ettiler.
- The confused travelers realized they were headed toward the wrong town.
Gezgin, akşam New York'a ulaştı.
- The traveler arrived in New York in the evening.
Tom'un gerçekten bir zaman yolcusu olduğuna inanan bir sürü insan var.
- There are a lot of people who believe that Tom really is a time traveler.
O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
- She provided the traveler with food and clothing.
Birçok gezgin gidecekleri yerlere trenle seyahat etme yerine bir araba kiralamaya karar verdiler.
- Many travellers decided to rent a car instead of travelling by train to their destinations.
Ben yalnızca ruhun saflığını arayan bir gezginim.
- I am just a traveller who seeks the purity of the soul.
Ve yolcular onu hatırlıyor mu?
- And do the travellers remember him?
Yabancı bir arazi yok; yalnızca yabancı olan seyyah budur.
- There is no foreign land; it is the traveller only that is foreign.
Mary, muhtemelen asla bir yerde yerleşip kalmayacak uslanmaz bir seyyahın çocuğudur.
- Mary is the kind of inveterate traveller who will probably never settle down in one place.
... Jim, wake up. I'm really a time traveler. Come into my machine and let us solve the ...