Definition of trapper in English Turkish dictionary
- avcı
Şu yaşlı avcı Kaliforniya'da yaşadı.
- That old trapper lived in California.
The Sacramento Chronicle sık sık o yaşlı avcı hakkında yazar.
- The Sacramento Chronicle writes frequently about that old trapper.
- tuzakçı
Şerif o yaşlı tuzakçıyı bilir.
- The sheriff knows that old trapper.
- {i} tuzakçı, kürklü hayvanları tuzakla yakalayan avcı
- kürklü hayvanları tuzakla tutmayı meslek edinen avcı
- trap
- {i} kapan
Onlar tilkiyi kapana sıkıştırdılar.
- They trapped the fox.
Bazı insanlar kendini kapana kısılmış gibi hissetti.
- Some people felt trapped.
- trap
- tuzak
Hayvanı yakalamak için bir tuzak kurdu.
- He set a trap to catch the animal.
Onlar tilkiyi bir tuzakla yakaladılar.
- They caught the fox with a trap.
- trapper keeper
- Dosyaların konulduğu kapaklı kutu
- trap
- ayırıcı
- trap
- trappean volkanik kara taş benzeri
- trap
- (Askeri) TUZAK: Düşman personeline zayiat verdirmek ve savunmayı kuvvetlendirmek maksadıyla, belirli yerlerde, çeşitli şekillerde ve gizli olarak yerleştirilen patlayıcı tertibat. Bak. "trapmine" ve "booby trap"
- trap
- {f} kapan kurmak
- trap
- {f} kapana kıstırmak
- trap
- tuzak tutmak
- trap
- tuzak kurmak
- trap
- tıkaç
- trap
- kapanla yakalamak
- trap
- set çekmek
- trap
- kapanla donatmak
- trap
- kondenstop
- trap
- mandepsi
- trap
- tuzağa düşürülmüş
İnsanlar kendilerini tuzağa düşürülmüş hissetmekten nefret ederler.
- People hate feeling trapped.
Geleceği olmayan bir işte tuzağa düşürülmüştü.
- He was trapped in a dead-end job.
- trap
- avlamak
- trap
- (İnşaat) döşeme kapağı
- trap
- pusuya düşürmek
- trap
- kapan ile yakalamak
- trap
- ata süslü çul örtmek
- trap
- ağına düşürmek
- trap
- tongaya bastırmak
- trap
- bezemek
- trap
- desise
- trap
- (İnşaat) tutmak
- trap
- tutucu
- trap
- kapak takmak
- trap
- (İnşaat) merdiven kapağı
- trap
- tuzağa düşürmek
- trap
- ağız
- trap
- {f} tuzağa düşür
Sürücüler mağarada tuzağa düşürüldü.
- The divers were trapped in the cave.
Onlar tilkiyi tuzağa düşürdüler.
- They trapped the fox.
- trap
- (Elektrik, Elektronik) 1. Bazı elektronik devrelerde, belli frekansları bastırmak ya da geçişini engellemek için kurulan düzenek/devre.2. Her hangi bir frekanstaki akımın yolu üzerine konulan ve rezonansa geldiği frekanstaki akımın akışını engelleyen paralel rezonans devresi.3. Çok bandlı antenlerde antenin farklı bandlar için boyutlandırılmış kısımları arasına konulan ve onları elektriksel anlamda birbirlerinden izole eden devre/düzenek
- trap
- uzak
- TRAP
- (Askeri) hava aracı ve personelin taktik kurtarılması (Deniz Piyadeleri); taktikle ilgili uygulamalar; tank, bomba taşıyıcı, adaptör ve pilonlar; terörizm arama ve analiz programı (tactical recovery of aircraft and personnel (Marine Corps); tactical related applications; tanks, racks, adapters, and pylons; terrorism research and analysis program)
- trap
- {f} (ata) süslü koşum takımı geçirmek; (ata) süslü çul örtmek
- trap
- {i} kum engeli (golf)
- trap
- {i} hafif araba
- trap
- {f} oyuna getirmek
- trap
- {i} gaga
- trap
- tut/tuzağa düşür
- trap
- dans orkestrasında
- trap
- {f} kapan ile
- trap
- kapan,v.tuzağa düşür: n.tuzak
- trap
- {i} iki kişilik araba
- trap
- {i} argo ağız, gaga
- trap
- ağız/araba/tuzak
- trap
- dili eşya
- trap
- {i} fırlatıcı
- trap
- süslemek
- trap
- pıl pırt
- trap
- {f} kapak takmak (gaz kaçırmasın diye)
- trap
- atlara süslü takım koymak
- trap
- {i} dolap
- trap
- iki tekerlekli at arabası
- trap
- {f} yakalamak
Hayvanı yakalamak için bir tuzak kurdu.
- He set a trap to catch the animal.
Hamam böceklerini yakalamak için tuzaklar kurduk.
- We set out traps for catching cockroaches.
- trap
- bir çeşit volkanik kara taş
- trap
- {i} volkanik siyah taş
- trap
- {i} hile, desise, dolap, tuzak
- trap
- fak
- trap
- kapanca