Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
- Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
İşleri takas etmek ister misin?
- Do you want to trade jobs?
İşleri takas etmek ister misiniz?
- Would you like to trade jobs?
Bazı elektrikçiler üniversiteye gitme yerine çıraklık sistemi içinde mesleklerini öğrenirler.
- Some electricians learn their trade within an apprenticeship system instead of going to college.
Bütün meslekleri bilir ama hiçbirinin ustası değil.
- Jack of all trades, and master of none.
Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
- It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
Ben bu bebeği istemiyorum. Ben senin bebeğini istiyorum. Değiş tokuş etmek ister misin?
- I don't want this doll. I want your doll. Do you want to trade?
İşleri takas etmek ister misin?
- Do you want to trade jobs?
Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
Japonya Amerika ile çok ticaret yapar.
- Japan does a lot of trade with the USA.
Onların çoğu düşmanla ticaret yaptı.
- Many of them had traded with the enemy.
They rode the trades going west.
It is not a retail showroom. It is only for the trade.
stock trade.
He learned his trade as an apprentice.
Will you trade your precious watch for my earring?.
This company trades in precious metal.
a trade fair; trade journals; trade goods.
The skilled trades were the first to organize modern labor unions.
Even before noon there was considerable trade.
Rumors about layoffs are all over the trades.
I did no trades with them once the rumors started.