Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- The solution of one may prove to be the solution of the other.
Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- By other's faults wise men correct their own.
Başka seçeneğim yoktu.
- I had no other choice.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She's got two cats. One's white and the other is black.
Bizim iki kedimiz var, biri beyaz, diğeri siyahtır.
- We have two cats; one is white, and the other is black.
O, Tom'dan başkası değil.
- It's none other than Tom!
Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Don't expect others to think for you!
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
Geçen gün kameramı kaybettim.
- I lost my camera the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.
- To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
Prenses ve İrlandalı birbirini tanıyordu ve evlilerdi ve bir yıl bir gün süren büyük bir düğün yapmışlardı.
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?