total, entire

listen to the pronunciation of total, entire
English - Turkish

Definition of total, entire in English Turkish dictionary

full
{s} tok

Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme. - Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.

Daha fazla istemiyorum, teşekkür ederim. Ben tokum. - No more, thank you. I'm full.

full
dolu

Ağzın doluyken konuşma. - Don't talk with your mouth full.

Japonya güzel kentlerle doludur. Örneğin Kyoto ve Nara. - Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.

full
acıkmamış
full
doymuş
full
maksimum
full
çırpmak
full
(Teknik,Tekstil) dinklemek
full
kalabalık
full
(giysi) gevşek
full
doğruca
full
en fazla
full
(of ile) yalnızca -i düşünen
full
direkt olarak
full
{s} öz

Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır. - Full religious freedom is assured to all people.

Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur. - Tom's summaries are always full of misprints.

full
(sıfat) dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi, bol, geniş, meşgul, öz, elinden gelenin en iyisi, son
full
sonyı
full
{i} son had
full
{i} doluluk
full
pes bol
full
(isim) doluluk, dolu şey, son had
English - English
full
total, entire
Favorites