The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
- Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
This ball is that boy's treasure.
- Bu top o çocuğun servetidir.
This church was destroyed by cannon fire.
- Bu kilise top ateşiyle yıkılmıştı.
You think Tom's got big muscles? I'm packing literal cannons beneath these sleeves!
- Sen Tom'un büyük kasları mı var sanıyorsun? Ben bu kollar altında gerçek toplar paketliyorum!
He was in charge of the fundraising efforts.
- O, bağış toplama çabalarından sorumluydu.
Tom twisted the knob and opened the door.
- Tom topuzu çevirdi ve kapıyı açtı.
Tom turned the knob and pushed the door open.
- Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
The first human cannonball was a 14-year-old girl called Zazel.
- İlk insan top güllesi Zazel adlı 14 yaşında bir kızdı.
The ball rolled across the road.
- Top, yolun karşısına yuvarlandı.
The ball rolled on the ground towards me.
- Top yerde bana doğru yuvarlandı.
We saw a bunch of birds.
- Bir kuş topluluğu gördük.
Mary did her hair in a bun.
- Mary saçını topuz yaptı.
Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash.
- Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.
The guns thundered away all night.
- Toplar bütün gece gümbürdedi.
His kite got caught at the top of the tree.
Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
- A house is built on top of a solid foundation of cement.
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
- I succeeded in reaching the top of the mountain.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.
- At last, they reached the top of the mountain.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Şirketin en üst kademesinde olmak istiyorum.
- I want to be at the top of the company.
Ben en üst rafa ulaşabilirim.
- I can reach the top shelf.
O en yüksek hızda sürüyor.
- He is driving at top speed.
Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
- The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
Bu şarkı benim ilk onumda on bir numara.
- This song is number eleven in my top ten.
Mt.Fuji'nin zirvesine tırmandım.
- I climbed to the top of Mt. Fuji.
Tom, kendi sınıfında zirveye yakın mezun oldu.
- Tom graduated near the top of his class.
Her top is a blue baggy.
Tom en iyi mühendislerimizden biri.
- Tom is one of our top engineers.
Biraz pahalı olsalar bile, ben daime en iyi ürünleri satın alırım.
- I always buy a top quality product even if it is slightly more expensive.