toplanmak

listen to the pronunciation of toplanmak
Turkish - English
gather

One of the employees' habits is to gather in some bar or restaurant at the end of the workday to get drunk and forget their miserable life until the next day. - Çalışanların alışkanlıklarından biri sarhoş olmak ve ertesi güne kadar sefil hayatlarını unutmak için iş gününün sonunda bir barda ya da restoranda toplanmaktır.

The workers like to gather in a pub where they can let their hair down. - İşçiler hoşça vakit geçirebilecekleri bir barda toplanmak istiyor.

{f} rally
assemble
gathered
pick
accumulate
crowd
come together
added
collected
(Biyokimya) assembly
be picked
picked
aggregate
huddle
crowing
gadre
conglomerate
gather round
be added
be gathered
be collected
pool
to be added
mass
drift
collect
to be convened, be convoked
to be collected, to be gathered; to be added; to be picked; to gather, to come together, to congregate, to assemble, to crowd, to meet, to get together, to gather (round)
to be amassed, be accumulated
get together
to be gathered, be collected
meet in council
keep together
band together
congregate
cluster
to be straightened up, be tidied up, be picked up
to be picked, be harvested
horde
to put on weight, gain weight
forgather
club together
flock
to gather, assemble
herd
to shape up; to improve one's appearance; to adopt a better attitude; to work harder
(Matematik) to be added, be added up, be totaled
meet
club
build
group
agglomerate
bunch
(for the table) to be cleared (after a meal)
convene
combine
{f} sit
{f} throng
reunite
concentrate
foregather
press
muster
conglobate
polarize
turn out
get bigger
troop up
troop together
toplanma
{i} gathering

A pub is a popular gathering place in which to drink beer. - Bir birahane bira içmek için popüler bir toplanma yeridir.

topla
gather

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men. - Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.

toplanma
{i} collection

The collection of the ballots took ten minutes. - Oy pusulalarının toplanması on dakika sürdü.

toplanma
{i} reunion
toplanma
{i} rush
toplanma
assembling
topla
{f} harvest

In November, olives are harvested from the trees to make oil. - Kasım ayında zeytinler yağı çıkarılmak üzere ağaçlardan toplanır.

I don't harvest their olives. - Onların zeytinlerini toplamam.

topla
{f} summed
topla
make up

Americans who are over sixty-five make up 12.5% of the total population. - Altmış beşten fazla Amerikalılar toplam nüfusun% 12.5'ini oluşturuyor.

Sami can make up his own bed. - Sami kendi yatağını toplayabilir.

topla
pick

A magnet can pick up and hold many nails at a time. - Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.

They will go to the woods to pick mushrooms, weather permitting. - Hava güzel olursa, onlar mantar toplamak için ormana gidecek.

topla
assemble

The leaders assembled in Paris for a meeting. - Liderler bir toplantı için Paris'te toplandılar.

The crowd assembled in front of the post office. - Kalabalık postanenin önünde toplandı.

topla
round up
topla
made up
topla
summon up

Summon up your courage and tell the truth. - Cesaretini topla ve gerçeği söyle.

topla
add up

Please add up the numbers. - Lütfen sayıları toplayınız.

These figures don't add up. - Bu şekiller toplanmaz.

topla
{f} bunch
topla
{f} gathering

The squirrel was busy gathering nuts. - Sincap fındık toplamayla meşguldü.

We had to postpone the gathering because of rain. - Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

topla
sum up

Can you briefly sum up what was said at the meeting? - Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?

topla
reunite
topla
{f} muster

Tom finally mustered up the courage to ask Mary to lend him the money he needed. - Tom sonunda Mary'nin onun ihtiyacı olan parayı ona ödünç vermesini isteme cesaretini topladı.

Tom finally mustered up the courage to ask Mary to marry him. - Tom sonunda Mary'nin onunla evlenmesini isteme cesaretini topladı.

topla
{f} collected

Tom collected coffee cups. - Tom kahve fincanlarını topladı.

Bob gave Tina almost all the stamps he had collected, and kept only a few for himself. - Bob neredeyse topladığı tüm pulları Tina'ya verdi

toplanma
{i} congregating
toplanma
{i} flocking
toplanma
accumulation
toplanma
rallying
toplanma
convention
toplanma
aggregation
toplanma
{i} convening
halka durumunda kıvrılıp toplanmak
To meet the public in the event curled
topla
bunched
toplanma
crowing
aklını başına toplanmak
gather oneself together
altında toplanmak
fall under
bir araya toplanmak
huddle together
bir araya toplanmak
crowd together
cinleri başına toplanmak
to get furious, to lose one's head
etrafına toplanmak
to mob
koyun gibi toplanmak
mill around
merkezde toplanmak
center
merkezde toplanmak
centre [Brit.]
merkezde toplanmak
be centralized
sürü gibi toplanmak
huddle
teftiş için toplanmak
parade
topla
three-pronged pitchfork
topla
collecting

Tom's hobby is collecting photos of cars. - Tom'un hobisi araba fotoğrafları toplamaktır.

My hobby is collecting insects. - Benim hobim böcek toplamaktır.

topla
sum#up
topla
convoke
topla
sum

Tatoeba: Because a language is more than the sum of its words. - Tatoeba: Çünkü bir dil sözcüklerinin toplamından daha fazladır.

Summon up your courage and tell the truth. - Cesaretini topla ve gerçeği söyle.

topla
sumup
topla
make#up
topla
recruit
toplanma
concentration
toplanma
agglomeration
toplanma
grouping
toplanma
coming together
toplanma
bee

A pub is a popular gathering place in which to drink beer. - Bir birahane bira içmek için popüler bir toplanma yeridir.

toplanma
assemblage
toplanma
concourse
toplanma
rally
toplanma
Congress
toplanma
build up
toplanma
congregation
toplanma
muster
toplanma
getting together
toplanma
buildup
toplanma
roundup
çevresinde toplanmak
cluster round
üzerinde toplanmak
clot
Turkish - Turkish
Kendine çekidüzen vermek. Şişmanlamak: "Kısacık boylu, kara kuru Nadir Hanımın yerinde şimdi şişman denilecek kadar etlenmiş, toplanmış, yağlanmış bir hanım var."- M. Ş. Esendal
Toplantı yapmak
Toplamak işine konu olmak
Toplama işine konu olmak
Kendine çeki düzen vermek
Şişmanlamak
içtima etmek
tekasüf etmek
toplaşmak
TOPLANMA
Toplanmak işi
Toplanma
(Osmanlı Dönemi) CUM'A
topla
Üç parmaklı diren
topla
Üç parmaklı dirgen
toplanmak
Favorites