Ofiste tonlarca kitabım var.
- I have tons of books at the office.
Her saniye, Güneş malzemesinin 4 milyon tonunu nükleer füzyon sürecinde ısıya ve ışığa dönüştürür.
- Every second, the Sun converts 4 million tons of its material into heat and light through the process of nuclear fusion.
Bizim bir sürü paramız var.
- We have tons of money.
Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
- When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
... A caravan of six camels can lug as much as two tons of cargo ...
... collected tons of imagery. ...