Emily ile beraber gitmek istiyorum.
- I want to go together with Emily.
Film izlemek için sinemaya gitmezsiniz. Daha ziyade, iki yüz kişi ile birlikte gülmek ve ağlamak için sinemaya gidersiniz.
- You don't just go to the cinema to watch films. Rather, you go to the cinema in order to laugh and cry together with two hundred people.
Baba oğlu ile birlikte, ne kadar rahat!
- The father is together with his son, how cozy it is!
Emily ile beraber gitmek istiyorum.
- I want to go together with Emily.
Yapıştırıcı ile iki kağıt yaprağını birbirine yapıştırdım.
- I stuck two sheets of paper together with paste.
Onun bordür boyunca yürüdüğünü gördüm.
- I saw her walking along the kerb.
Otobüs engebeli yol boyunca giderken takırdadı.
- The bus rattled as it drove along the bumpy road.
Kamerayı yanına almayı unutma.
- Don't forget to take along the camera.
Köpeğimi yanımda getireceğim böylece onunla tanışabilirsin. Ne! Buraya hayvan getirmeye yeltenme!
- I'll bring my dog along, so you can meet him. What?! Don't you dare bring that animal here!
Tom'u kim buraya davet etti?
- Who invited Tom along?
Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
Arkadaşını yanında getir.
- Bring along your friend.
Tom'a Mary'yi yanında getirmesini söyle.
- Tell Tom to bring Mary along.
Tokyo'nun yanı sıra Osaka bir ticaret merkezidir.
- Along with Tokyo, Osaka is a center of commerce.
... I want to bring down the tax burden on middle-income families. And I'm going to work together with ...
... So I got together with a few people and part of my team and ...