O, efendisine iyi hizmet etti.
- He served his master well.
Bir dönem daha hizmet etmek istemiyordu.
- He did not want to serve another term.
Kulüp saymanı olarak çalışmaktadır.
- She serves as the club treasurer.
Yemek tarifi altı kişiye hizmet vermektedir.
- The recipe serves six people.
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- This serves to show how honest she is.
to serve the guns.