Yapılması gereken bütün şey beklemektir.
- All that is to be done is to wait.
Bir bilet almak için en az bir saat beklemek zorunda kalırsın.
- You'll have to wait not less than an hour to get a ticket.
Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.
- After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification.
Bekleyiş nihayet bitti.
- The wait is finally over.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
Burada kalmak ve bizimle beklemek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to stay here and wait with us?
Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
- Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Çorba ısınıncaya kadar bekleyin.
- Wait till the soup warms.
Lütfen beş dakika bekleyin.
- Please wait for five minutes.