to urge, beseech, entreat

listen to the pronunciation of to urge, beseech, entreat
English - Turkish

Definition of to urge, beseech, entreat in English Turkish dictionary

press
bastırmak
press
sıkıp suyunu çıkarmak
press
yazılı basın
press
basın yayın
press
(Otomotiv) kalıp
press
çabuklaştırmak
press
{f} bas

Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas. - Please put a cassette in the VCR and press the record button.

O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır. - He has to have his blood pressure taken every day.

press
makine

Makineyi çalıştırmak için bu butona basın. - Press this button to start the machine.

press
bası

Kan basıncı sabitlenemez. - The blood pressure can't be determined.

Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu. - The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.

press
toplanmak
press
basım
press
{i} basın

Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu. - The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.

Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor. - The press is interested in his private life.

press
bahriye hizmetine zorlamak
press
{i} basın, medya
press
{f} bastır

Yüzünü vitrine bastırdı. - He pressed his face against the shop window.

Kolun üstüne bastırınız. - Press down on the lever.

press
press baskı yap/bastır
press
{i} sıkacak
press
{i} matbaa makinesi
press
{i} zorla askere alma
English - English
press

God heard their prayers, wherein they earnestly pressed him for the honor of his great name. (Winthrop, Hist. New England, II. 35).

to urge, beseech, entreat
Favorites