O bir yolculuk düşünüyor.
- She is contemplating a trip.
Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America is out of the question.
Gezi çok fazla para gerektirir.
- The trip calls for a lot of money.
Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
- You will benefit by a trip abroad.
O bir seyahata çıktı.
- He set out on a trip.
Seyahatim için yeterli param yok.
- I am short of money for my trip.
Bir gezintiye gidelim.
- Let's go on a road trip.
Tom bana çelme takmaya çalıştı.
- Tom tried to trip me.
Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?
- You always like to trip me up, don't you?
Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.
- Be careful not to trip and fall.
Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?
- You always like to trip me up, don't you?
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
Hata yapmamak için dikkatli ol.
- Be careful not to trip.
O her zaman insanların hatasını yakalar.
- He always tries to trip people up.
Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.
- Be careful not to trip and fall.
Tom ayağı takılıp düşmemeye çalışıyor.
- Tom is trying not to be trip and fall.
Kışın ya da kısa bir süre sonra Çin'e bir gezi yapmayı planlıyoruz.
- I plan to make a trip to China in the winter or soon after.
Ben gezimi kısa kesiyorum.
- I'm cutting my trip short.
Early in his boyhood he had learned to form ropes by twisting and tying long grasses together, and with these he was forever tripping Tublat or attempting to hang him from some overhanging branch.
After taking the LSD, I started tripping about fairies and colors.
He was injured due to a trip down the stairs.
When we get into the factory, trip the lights.
He had a strange trip after taking LSD.
Last somewhere we tripped to the coast.
Be careful not to trip on the tree roots.
... So let's take a trip. ...
... trip to New Zealand. ...