to throw away

listen to the pronunciation of to throw away
English - Turkish
atmak
boşa harcamak
Çöpe atmak
k.dili. israf etmek
(Dilbilim) başından savmak
(Dilbilim) başından atmak
ziyan etmek
elden çıkarmak
junk
atılacak eşyalar
junk
hurda malzeme
junk
ıskarta mal
junk
ıskartaya çıkarmak
throw away
çarçur etmek
throw away
kaçırmak
throw away
atmak (istenilmeyen bir şeyi)
throw away
(Dilbilim) çevresinden uzaklaştırmak
throw away
çöp atmak
junk
kalitesiz
junk
hurda

O hurdayı öyle yüksek bir fiyata gerçekten sattığına inanamıyorum. - I can't believe that you really sold that junk for such a high price.

Web kocaman bir hurdalıktır. - The Web is a big junkyard.

junk
pılı pırtı
junk
ıvır zıvır

Ivır zıvır yiyecek yemekten vazgeçmek için irade gücüne sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum. - I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.

Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok. - There's nothing in here but a lot of useless junk.

throw away
vazgeçmek
throw away
kaçır

Güzel bir fırsatı kaçırma. - Don't throw away a good opportunity.

throw away
throw sth away bir şeyi atmak, çöpe. throw sbd away birini kapı dışarı etmek
throw away
israf etmek
throw away
(bir fırsatı) boş vererek değerlendirmemek
throw away
(istenilmeyen bir şeyi) atmak
to away
uzaklıkta
junk
{i} argo uyuşturucu maddeler
junk
{i} hurda demir
junk
{f} ıskartaya ayırmak
junk
(isim) çöp, değersiz şey, hurda demir, ıvır zıvır, döküntü, hurda, esrar, uyuşturucu, çin yelkenlisi
junk
{i} atılacak eşyalar; hurdalar: That car's a piece of junk. O arabanın hurdası çıkmış
junk
süprüntü
junk
{i} esrar

Kuzenim bir esrarkeştir. - My cousin is a junkie.

junk
{f} atmak
junk
çinli`lere özgü altı düz yelkenli gemi
junk
junk dealer eski eşya satıcısı
junk
hurda,kırpıntı
junk
{i} değersiz şey

Sen hiç bu değersiz şeyin bazılarından kurtulmayı düşündün mü? - Have you ever considered getting rid of some of this junk?

throw away
(istenilmeyen bir şeyi) atmak: Throw away those old shoes! O eski ayakkabıları at!
throw away
k.dili. (bir fırsatı) boş
English - English
junk
To discard (trash, garbage, or the like), to toss out, to put in the trash, to dispose of

Don't throw the newspaper away, it goes in the recycle bin!.

To waste, to squander

Mama, life has just begun. / But now I've gone and thrown it all away.

get rid of; "he shed his image as a pushy boss"; "shed your clothes"
cast, toss; waste, squander
throw or cast away; "Put away your worries"
When you throw away or throw out something that you do not want, you get rid of it, for example by putting it in a rubbish container. I never throw anything away I'm not advising you to throw away your makeup or forget about your appearance
If you throw away an opportunity, advantage, or benefit, you waste it, rather than using it sensibly. Failing to tackle the deficit would be throwing away an opportunity we haven't had for a generation We should have won. We threw it away. see also throwaway
to throw away

    Hyphenation

    to throw a·way

    Turkish pronunciation

    tı thrō ıwey

    Pronunciation

    /tə ˈᴛʜrō əˈwā/ /tə ˈθroʊ əˈweɪ/
Favorites