Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti.
- The war would be fought to the end.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Dizinin bitiş şeklini beğenmiyorum.
- I don't like how the series is ending.
Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında herkese gösterildi.
- The international language Esperanto appeared in public at the end of 1887.
Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
- After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
Tom ve Mary koltuğun zıt uçlarında oturdular.
- Tom and Mary sat at opposite ends of the couch.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Sami hayatını bitirmek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Haziran ayı sonuna kadar tarafların ilke anlaşmasına varmaları gereklidir.
- The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
- The peace talks ended in failure.
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Bu tartışmaya bir son verelim.
- Let's put an end to this discussion.
Bu tartışmaya son verdik.
- We ended this discussion.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Küçük araba artışı sona eriyor.
- The small car boom is ending.
Birçok Hollywood filmleri mutlu bir sona sahiptir.
- Most Hollywood movies have a happy ending.
Açık artırma pazartesi sona eriyor.
- The auction ends Monday.
Küçük araba artışı sona eriyor.
- The small car boom is ending.
Sıranın sonunda durdu.
- He stood at the end of the line.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Bitişi çok daha ilginçtir.
- The ending is much more interesting.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
O, tartışmayı bitirmeye çalıştı.
- He tried to bring the argument to an end.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Arkadaşlığımızı bitirmeye karar verdim.
- I've decided to end our friendship.
Hedefe giden her yol mubah mıdır?
- Does the end justify the means?
Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
Roman bir kahramanın ölümü ile sona erer.
- The novel ends with the heroine's death.
Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- His death marks the end of a chapter in our history.
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
- Which endings does this verb have in the present tense?
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Tom Mary'yi bütün yol boyunca istasyona kadar kovaladı.
- Tom chased Mary all the way to the station.
Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
- The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Onun gibi sonuçlanmak ister misin?
- Do you want to end up like her?
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
- People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
He said he would see it through.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
... your end of the bargain. ...
... nation to have to raise taxes on the American people. Not just at the high end. A recent ...