Deniz samuru, sırtüstü yüzerken istiridye yemeyi seviyor.
- Sea otters love to eat clams while swimming on their backs.
Sırtımda kötü bir ağrım var.
- I have a bad pain in my back.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Belki bütün bunu tersine yapıyoruz.
- Maybe we're doing this all backwards.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci uyuyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were sleeping.
Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Ütü soğuduktan sonra Mary elektrik kablosunu ütüye sardı, ütüyü tekrar rafa koydu, ütü masasını katladı ve onu yine dolaba kaldırdı.
- After the iron had cooled off, Mary wrapped the electrical cord around the iron, put the iron back on the shelf, folded up the ironing board, and put it away back in the closet.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
- The old church on the hill dates back to the twelfth century.
Ben kısa sürede size tekrar yazacağım.
- I will write you back soon.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Ben tekneye geri yüzdüm.
- I swam back to the boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Arkada bir oda istiyorum.
- I'd like a room in the back.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Tom yine uykuya daldı.
- Tom fell back asleep.
Tom tekrar uykuya daldı.
- Tom fell back to sleep.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
- I expect her to come back before lunch.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Sözünden dönebileceğini düşündüm.
- I thought you might back out.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Sana yardım etmek için geri geldim.
- I came back to help you.
Lütfen 2.30'a kadar bekle. Tom o zaman geri dönecek.
- Please wait till 2:30. Tom will back then.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
Tom saçını arkaya taradı.
- Tom combed back his hair.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
O, geçen ağustos ayında geri geldi.
- He came back last August.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Polis kalabalığı geride tuttu.
- The police held the crowd back.
TV uzaktan kumandasını bana geri ver.
- Give me back the TV remote.
Terinde olsam uzak dururum.
- I'd stand back if I were you.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
... banks was paid back, every single dime, with interest. ...
... this imposing citadel dates back to the nine centuries ...