to take effect; to have influence or force; as, to bring matters to bear

listen to the pronunciation of to take effect; to have influence or force; as, to bring matters to bear
English - Turkish

Definition of to take effect; to have influence or force; as, to bring matters to bear in English Turkish dictionary

bear
{f} taşımak

Bu mevduat yüzde üç faiz taşımaktadır. - This deposit bears three percent interest.

Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır. - This letter bears a foreign stamp.

bear
{i} ayı

Ayı tamamen uysal ve ısırmaz. - The bear is quite tame and doesn't bite.

Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu. - Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.

bear
ayıya benzer hayvan
bear
doğurmak, dünyaya getirmek
bear
borsada fiyatlar düşecek ümidiyle ilerde alacağı tahvil ve senetleri evvelden satan kimse
bear
{f} (bore/eski bare, borne)
bear
{f} sineye çekmek

Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu. - Tom had no choice but to grin and bear it.

bear
vurguncu
bear
aklında olmak
bear
uygun olmak
bear
(Finans) Borsa spekülatörü
bear
{f} götürmek
bear
{f} hazmetmek
bear
{f} getirmek
bear
(fiil) taşımak; katlanmak, çekmek, sineye çekmek, üstlenmek, gütmek (kin), hazmetmek, dişini sıkmak; götürmek, getirmek, vermek, dönmek; değmek, sapmak, yönelmek; spekülasyon yapmak, borsa fiyatlarını düşürmek; duymak (sevgi); doğurmak
bear
{f} spekülasyon yapmak
bear
{f} dişini sıkmak
bear
{f} borsa fiyatlarını düşürmek
bear
spekülatör,v.taşı: n.ayı
bear
{f} taşımak; kaldırmak: It won't bear your weight. Senin ağırlığını kaldırmaz. They have the right to bear arms
English - English
bear
to take effect; to have influence or force; as, to bring matters to bear

    Hyphenation

    to take effect; to have in·flu·ence or force; as, to bring matters to Bear

    Pronunciation

Favorites