Tom'la uğraşmak zordur.
- Tom is hard to deal with.
Şu an bu sorunla uğraşmak istemiyorum.
- I don't want to deal with this problem now.
Onunla ilgilenmek zorunda kalacaksın.
- You're going to have to deal with that.
Bu tür sorunla ilgilenmek için eğitildim.
- I've been trained to deal with this kind of problem.
Durumun üstesinden gelmek gittikçe zorlaşıyordu.
- The situation was getting difficult to deal with.
Halletmek zorunda olduğum işlerim vardı.
- I had things I had to deal with.
Şimdi bunu halletmek zorundayım.
- I have to deal with this now.
Tom'la uğraşmak zordur.
- Tom is hard to deal with.
Böyle bir sorun ile uğraşmak zordur.
- Such a problem is hard to deal with.
The teacher knew how to deal with these lazy students.