to such a degree

listen to the pronunciation of to such a degree
English - Turkish

Definition of to such a degree in English Turkish dictionary

that
o
that
bağlaç ki
that
{z} (çoğ. those)
that
bu kadar

Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı? - Hand it over. That's all you've got?

İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi? - Can a two-year-old boy run that fast?

that
(sıfat) öteki
that
Keşke

Keşke o gitarı alabilsem. - I wish I could buy that guitar.

Keşke sigara içmeyi bıraksa. - I wish that she would stop smoking.

that
için

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

Şu gömlek için sadece on dolar ödedi. - He only paid ten dollars for that shirt.

that
in that mademki
that
diye

Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin. - She makes sure that her family eats a balanced diet.

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

to a degree
biraz
that
-dığı
that
adl.şu
that
o kadar

Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan, tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların % 80 yok olabilir. - The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.

John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu. - John was in such a hurry that he had no time for talking.

that
ki o

Babam o kadar yaşlıdır ki o çalışamaz. - My father is so old that he can't work.

Ne yazık ki o yatakta hastaydı. - I regret to say that he is ill in bed.

that
öylesine

Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi. - My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.

Öylesine büyük bir malikhâneyi nasıl idare edeceğimi bilmiyorum. - I don't know how to manage that large estate.

that
-diği(ni)
that
ki
that
-en
that
-diği
such a degree
Böyle bir derece
to a degree
bir ölçüde
to a degree
bir noktaya kadar
to a degree
bir dereceye kadar

Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim. - I agree with you to a degree.

to a degree
birazcık
English - English
that
to a degree
to a large extent, to a great extent
to such a degree

    Hyphenation

    to such a de·gree

    Turkish pronunciation

    tı sʌç ı dîgri

    Pronunciation

    /tə ˈsəʧ ə dəˈgrē/ /tə ˈsʌʧ ə dɪˈɡriː/
Favorites