İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
- The lion struggled to get out of his cage.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
Bir savaş işareti yok.
- There's no sign of a struggle.
Tom kazadan sonra tekrar yürümek için çabaladı.
- Tom struggled to walk again after the accident.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
- Tom struggled to climb to the top.
During the centuries, the people of Ireland struggled constantly to assert their right to govern themselves.