to shoo

listen to the pronunciation of to shoo
English - Turkish
kışkışlamak
to them
onlara

Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım. - I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.

O, onlara karşı çok nazikti. - He was very kind to them.

shoo
ünlem
shoo
{f} kışkışlamak
shoo
{ü} Defol!/Kışt!/Hoşt!/Pist!
shoo
{ü} kış kış
to me
bana göre

O, bana göre üç yıl kıdemli. - She is senior to me by three years.

O bana göre iki yıl kıdemli. - She is senior to me by two years.

to you
sana

Sana hikayeyi kim anlattı? - Who told the story to you?

Kanatlarım olsa, sana uçarım. - If I had wings, I would fly to you.

to us
bize

Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik. - We demanded that he explain to us why he was late.

Avukat yeni yasayı bize açıkladı. - The lawyer explained the new law to us.

shoo
kovmak
to it
ona
to somebody
birini

Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun - You live next to somebody I work with.

to somebody
birine

Çek birine para ödeme yöntemidir. - A check is a method of paying money to somebody.

Bunu başka birine söyle. - Tell it to somebody else.

to someone
birini

Tom tanımadığı birinin yanında oturdu. - Tom sat down next to someone he didn't know.

to you
size

Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir. - You have only to ask for it and it will be given to you.

Üzgünüm size yazmam uzun sürdü. - Sorry it took me so long to write to you.

shoo
pist
shoo
kış

O, sinekleri kışkışladı. - He shooed the flies away.

Tom sinekleri kışkışladı. - Tom shooed the flies away.

to someone
birine

Amerika Birleşik Devletlerinde, hapşırdıklarında birine çok yaşa deriz. - In the U.S., we say bless you to someone when they sneeze.

Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi? - Have you ever shown your scar to someone?

to it
o
to me
bendene
to this
Bunun

Bunun için anahtarınız var mı? - Do you have the key to this?

Bunun anahtarının nerede olduğunu biliyor musunuz? - Do you know where the key to this is?

to you
senine
to you
sizlerin
to your
için
shoo
shooin
shoo
{ü} hoşt
shoo
Haydi! Defol! Kışt! Hoşt!
shoo
kışkışla

O onu dışarı kışkışladı. - She shooed him outdoors.

Tom sinekleri kışkışladı. - Tom shooed the flies away.

shoo
{f} away kovmak
shoo
{ü} hişt
shoo
{f} yönlendirmek
shoo
dili kolay kazanılan seçim veya yarış
shoo
kazanacağı önceden belli olan kimse
to her
ona
to him
ona

Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok. - I've got nothing to say to him.

Ona beş dolar ödedim. - I paid five dollars to him.

to someone
hatır için as a favor
to this
buna

Buna alışabildiğimi düşünüyorum. - I think I could get used to this.

O elbiseyi buna tercih ederim. - I prefer that dress to this one.

English - English
To leave under inducement

You kids had better shoo before your parents get a call.

To usher someone

Shoo the visitor in.

To it
thereto
To that
thereto
shoo
Begone; away; an expression used in frightening away animals, especially fowls
shoo
drive away by crying `shoo!'
shoo
You say `shoo!' to an animal when you want it to go away. Shoo, bird, shoo. to make an animal or a child go away, especially because they are annoying you shoo sb away/out etc
shoo
Go away! Clear off!
shoo
If you shoo an animal or a person away, you make them go away by waving your hands or arms at them. You'd better shoo him away I shooed him out of the room
shoo
{f} drive away, send away, tell a person or animal to go away
shoo
{ü} go away!, get out! (used to drive away a person or animal)
shoo
To induce someone or something to leave
to it
to that; "with all the appurtenances fitting thereto"
to this
hereto
to shoo
Favorites