to set a price, to yield or grant, to be able to sell

listen to the pronunciation of to set a price, to yield or grant, to be able to sell
English - Turkish

Definition of to set a price, to yield or grant, to be able to sell in English Turkish dictionary

afford
satın almaya gücü yetmek
afford
{f} mali gücü yetmek, (bir şey için) parası olmak
afford
{f} gücü yetmek
afford
{f} (bir şeyi) zarar görmeden yapabilmek: You can't afford to make him angry. Onu
afford
(fiil) parası yetmek, gücü yetmek; bulabilmek; zaman ayırabilmek
afford
durumu el vermek
afford
çıkışmak
afford
zamanı olmak
afford
zarar görmeden yapabilmek
afford
gücü yet

Tom'un bir yat almaya gücü yetmez. - Tom can't afford to buy a yacht.

O her gün, dışarıda yemek yerdi, ancak şimdi buna gücü yetmiyor. - He used to eat out every day, but now he can't afford it.

afford
yağdayı el vermek
afford
Kaldırmak, hazmetmek

We cannot afford to disbelieve a friend, our child or our spouse when they are actually telling the truth, and so we err on the side of beleiving the liar. bir arkadaşımız, çocuğumuz, eşimiz gerçeği söylediğinde onlara inanmamayı kaldıramayız, ve bu ned.

afford
mahsul vermek
afford
I can afford this
afford
{f} zaman ayırabilmek
afford
karşıla

Karşılayamayacağımız bir lüks. - It's a luxury we can't afford.

Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam. - I cannot afford a camera above 300 dollars.

afford
işine gelmek hâsıl etmek
afford
para dayandırmak
afford
Buna bütçem müsait değildir
English - English
{v} afford
to set a price, to yield or grant, to be able to sell
Favorites