to see or know by personal presence; to have direct cognizance of

listen to the pronunciation of to see or know by personal presence; to have direct cognizance of
English - Turkish

Definition of to see or know by personal presence; to have direct cognizance of in English Turkish dictionary

witness
{f} tanık olmak
witness
şahadet etmek
witness
kanıtlamak
witness
delil
witness
göstermek
witness
{i} tanık

O, ışığa sadece bir tanık gibi geldi. - He came only as a witness to the light.

Tanık onun adını açıkladı. - The witness stated his name.

witness
{i} şahit

Esperantistlerin ve Yehova Şahitlerinin yaklaşımları arasındaki herhangi bir farklılık görmüyorum. - I don't see any differences between the approaches of Esperantists and of Jehovah's Witnesses.

Aslında trafik kazasına şahit olmadım. - Actually, I did not witness the traffic accident.

witness
{f} şahitlik etmek
witness
i. tanık, şahit. f
witness
tanıt
witness
{f} kabul etmek
witness
{i} tanıklık

O, kazaya tanıklık etti. - He witnessed the accident.

O cinayete tanıklık etti. - He witnessed the murder.

witness
{f} onaylamak
witness
şehadet etmek
witness
witness box witness stand tanık kürsüsü
witness
(fiil) şahit olmak, tanık olmak, şahitlik etmek, sahne olmak, onaylamak, kabul etmek
English - English
witness
to see or know by personal presence; to have direct cognizance of
Favorites