O, gökyüzünün dünyaya dokunduğu noktayı bulmak için uzun ve zorlu bir araştırmaya devam etti.
- He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth.
Onlar gömülü hazine arayışında çölü araştırdı.
- They explored the desert in quest of buried treasure.
Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.
- If you have any questions, don't hesitate to call.
Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.
- If you have any more questions, please don't hesitate to call.
Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.
- If you have any questions, don't hesitate to call.
Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.
- If you have any more questions, please don't hesitate to call.
Onlar gömülü hazine arayışında çölü araştırdı.
- They explored the desert in quest of buried treasure.
Çinli firmalar dünya pazarını ele geçirme arayışına girdi.
- Chinese firms have embarked on a quest to conquer the world market.
Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.
- I called you because I need to ask you a question.
Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.
- Buying such an expensive car is out of the question.