Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
O, elleriyle hızlıdır.
- He's quick with his hands.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?