Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
- Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
- I need it as quickly as possible.
Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Let's complete this picture quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?