to resolve, clear up, explain, loosen

listen to the pronunciation of to resolve, clear up, explain, loosen
English - Turkish

Definition of to resolve, clear up, explain, loosen in English Turkish dictionary

solve
{f} çözmek

Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı. - Dick tried to solve the problem, in vain.

Polis, suçu çözmek için yola çıktı. - The police set out to solve the crime.

solve
{f} halletmek

Bu sorunu halletmek zor. - It is difficult to solve this problem.

Bir şeyi halletmek için en iyi metot bazen en basitidir. - The best way to solve a problem is sometimes the simplest.

solve
{f} çözümlemek
solve
çözüme kavuşturmak
solve
çözümleme
solve
çözme

Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok. - It is no use trying to solve the riddle.

Polis, suçu çözmek için yola çıktı. - The police set out to solve the crime.

solve
içinden çıkmak
solve
çözüme ulaştırmak
solve
çöz

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti. - Allen was given a problem that was impossible to solve.

Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem. - This is too hard a problem for me to solve.

solve
erir
solve
{f} çözüm bulmak
solve
(Askeri) HABER ÇÖZMEK, KRİPTANALİZE ETMEK: Kapalı haberdeki açık metni kriptanaliz işlemi ile bulmak, analize anahtarları ve bunların tatbik esaslarını çözmek
solve
{f} aydınlatmak
solve
cevabını bulmak
solve
çözülür

Çoğu problem gibi bu da sonunda çözülür, sanırım. - Like most problems, this will eventually be solved, I think.

Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü. - All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.

solve
solvability çözülebilirlik
English - English
{v} solve
to resolve, clear up, explain, loosen
Favorites