to remain motionless

listen to the pronunciation of to remain motionless
English - Turkish

Definition of to remain motionless in English Turkish dictionary

stand
{i} duruş

Tom cesur bir duruş aldı. - Tom took a courageous stand.

Duruşumu netleştireyim. - Let me make my stand clearer.

stand
{f} dayanmak
stand
{f} kalmak

Tren o kadar doluydu ki tüm gezi boyunca ayakta kalmak zorunda kaldım. - The train was so packed that I had to stand up during the whole trip.

stand
{f} dur

Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor. - The balance at the bank stands at two million yen.

Bu ikisi yan yana duruyor. - These two are standing abreast.

stand
{f} çekilmek
sit still
doğru durmak
stand
dayamak
stand
iş yeri
stand
boyunda olmak (bir şeyin)
stand
dikelmek
stand
mola
stand
durmak

Öğrenmeniz gereken ilk şey, kendi fikirleriniz üzerinde durmak. - The first thing you must learn is to stand on your own ideas.

Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar. - Black people had to sit in the back of the bus, or stand if the back was full.

stand
direnme
stand
dikeltmek
stand
direniş
stand
{i} tutum
stand
çekmek
stand
{f} ayakta durmak, durmak; ayakta kalmak
stand
dükkan

Orada duran adam dükkanının sahibidir. - The man standing over there is the owner of the store.

English - English
stand
sit still

The dog wouldn't sit still while I gave him a bath.

to remain motionless

    Hyphenation

    to re·main mo·tion·less

    Turkish pronunciation

    tı rimeyn mōşınlıs

    Pronunciation

    /tə rēˈmān ˈmōsʜənləs/ /tə riːˈmeɪn ˈmoʊʃənləs/
Favorites