to relieve from wrong, adjust, replace

listen to the pronunciation of to relieve from wrong, adjust, replace
English - Turkish

Definition of to relieve from wrong, adjust, replace in English Turkish dictionary

right
hak

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır. - Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.

right
{s} haklı

Kuzey Amerika'da işler, Her zaman müşteri haklıdır. prensibi ile yapılır. - In North America, business operates on the customer is always right principle.

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

right
doğrudan doğruya

Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer. - A bike path goes right past my house.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

right
dürüstlük
right
yanlış olmama
right
iyi

Neşelen! Yakında her şey iyi olacak. - Cheer up! Everything will soon be all right.

Neşelen! Yakında her şey iyi olacak. - Cheer up! It will soon come out all right.

right
yetki

Tamam, şimdi yetki bende. - All right, I'm in charge now.

right
sağ taraf

Sola dönerseniz, kiliseyi sağ tarafınızda bulursunuz. - If you turn to the left, you will find the church on your right.

Taro, annesinin sağ tarafında. - Taro is on the right side of his mother.

right
tutucu
right
düz

Neşelen! Her şey yakında düzene girecek. - Cheer up! Everything will soon be all right.

Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön. - Go along this street and turn right at the bank.

right
pek

Pekala, ben dinliyorum. - All right, I'm listening.

Bu, kulağa pek hoş gelmiyor. - That doesn't sound right.

right
doğruca

Bir otelde oda kiraladım ve doğruca yatmaya gittim. - I checked into a hotel and went right to sleep.

Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü. - Tom walked right into Mary's trap.

right
{f} doğrultmak
right
{s} dik açılı

Bu iki çizgi dik açılıdır. - These two lines are at right angles.

right
çok

Tom'un Mary'nin olduğu kadar çok burada olma hakkı var. - Tom has as much right to be here as Mary does.

Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor. - Tom doesn't feel much like talking right now.

right
sağa

Sana sağa dönmeni emrediyorum - I order you to turn right.

Sola mı yoksa sağa mı döneceğimi bilmiyorum. - I don't know whether to turn left or right.

right
{s} en uygun

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

right
tam olarak

Tom nereye gittiğini tam olarak biliyordu. - Tom knew right where he was going.

Bu tam olarak doğru değil. - That's not exactly right.

right
(fiil) düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek
English - English
{v} right