O diğer insanların işine karışma fırsatını kaçırmaz.
- He does not pass up any opportunity to meddle in other people's business.
Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.
- I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
He passed up my invitation for dinner, saying he was too busy.