Geç kaldığı için canım onu azarlamak istemedi.
- I didn't feel like scolding her for being late.
Tom Mary'yi azarlamak için kendini ikna edemedi.
- Tom couldn't bring himself to scold Mary.
Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
- He took it for an implied rebuke.
Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
- He took it for an implied rebuke.
O, beni azarladığı kadar sık Terry'i azarlar.
- She scolds Terry as often as me.
O, tembel olduğum için beni azarladı.
- He scolded me for being lazy.
Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
- He took it for an implied rebuke.
... being able to say I rebuke all of that negativity, and I am ...
... rebuke things that are bad and, you know, ...