English - Turkish
Definition of to raise (a lawsuit, charges, etc.) against somebody in English Turkish dictionary
- bring
- {f} getirmek
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
-Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
-Do I have to bring my son to your office?
- bring
- {f} (brought) getirmek
- bring
- {f} razı etmek
- bring
- kendine getirmek
- bring
- beraberinde getirmek
- bring
- ayıltmak
- bring
- {f} vermek (ceza)
- bring
- {f} kazandırmak
- bring
- icbar etmek
- bring
- getir
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
-Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
-In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- bring
- {f} ikna etmek
- bring
- bring round kandırmak
- bring
- sevketmek
- bring
- doğurmak
- bring
- kandırmak
- bring
- neden olmak
Related Terms
English - English
Definition of to raise (a lawsuit, charges, etc.) against somebody in English English dictionary
- bring
to raise (a lawsuit, charges, etc.) against somebody
Hyphenation
to raise (a lawsuit, charges, etc.) a·gainst some·bo·dyPronunciation
Resimler
Favorites