Ona katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice but to put up with it.
Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım.
- I shouldn't have to put up with this noise.
Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
- This letter bears a foreign stamp.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
- When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
I put up with a lot of nonsense, but this is too much.