Ona katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice but to put up with it.
Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım.
- I shouldn't have to put up with this noise.
Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.
- The ice on the lake is too thin to bear your weight.
Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
- This letter bears a foreign stamp.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
I put up with a lot of nonsense, but this is too much.