to put up with something

listen to the pronunciation of to put up with something
English - Turkish

Definition of to put up with something in English Turkish dictionary

put up with
katlanmak

Ona katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu. - We had no choice but to put up with it.

Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım. - I shouldn't have to put up with this noise.

bear
{f} taşımak

Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır. - This letter bears a foreign stamp.

O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır, - She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.

bear
{i} ayı

Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu. - Benjamin shot a bear with a rifle.

Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim. - When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.

put up with
tahammül etmek
bear
ayıya benzer hayvan
bear
doğurmak, dünyaya getirmek
bear
borsada fiyatlar düşecek ümidiyle ilerde alacağı tahvil ve senetleri evvelden satan kimse
bear
{f} (bore/eski bare, borne)
put up with
dayanmak
put up with
acıya dayanmak
put up with
acıya katlanmak
put up with
hazmetmek
put up with
takat getirmek
put up with
müsamaha etmek
put up with
çekmek
bear
{f} sineye çekmek

Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu. - Tom had no choice but to grin and bear it.

bear
vurguncu
bear
aklında olmak
bear
uygun olmak
bear
(Finans) Borsa spekülatörü
put up with
-e katlanmak, -i çekmek
put up with
-e katlanmak, -e tahammül etmek
bear
{f} götürmek
bear
{f} hazmetmek
bear
{f} getirmek
bear
(fiil) taşımak; katlanmak, çekmek, sineye çekmek, üstlenmek, gütmek (kin), hazmetmek, dişini sıkmak; götürmek, getirmek, vermek, dönmek; değmek, sapmak, yönelmek; spekülasyon yapmak, borsa fiyatlarını düşürmek; duymak (sevgi); doğurmak
bear
{f} spekülasyon yapmak
bear
{f} dişini sıkmak
bear
{f} borsa fiyatlarını düşürmek
bear
spekülatör,v.taşı: n.ayı
bear
{f} taşımak; kaldırmak: It won't bear your weight. Senin ağırlığını kaldırmaz. They have the right to bear arms
put up with
sineye çekmek
put up with
-i çekmek, -e katlanmak/tahammül etmek
English - English
bear
put up with
to tolerate, suffer through, or allow, especially something annoying

I put up with a lot of nonsense, but this is too much.

put up with
be patient with; tolerate
to put up
{v} casket
put up with
If you put up with something, you tolerate or accept it, even though you find it unpleasant or unsatisfactory. They had put up with behaviour from their son which they would not have tolerated from anyone else
to put up with something

    Hyphenation

    to put up with some·thing

    Turkish pronunciation

    tı pût ʌp wîdh sʌmthîng

    Pronunciation

    /tə ˈpo͝ot ˈəp wəᴛʜ ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /tə ˈpʊt ˈʌp wɪð ˈsʌmθɪŋ/
Favorites