to put off; to defer; to procrastinate; to prolong the time of or before

listen to the pronunciation of to put off; to defer; to procrastinate; to prolong the time of or before
English - Turkish

Definition of to put off; to defer; to procrastinate; to prolong the time of or before in English Turkish dictionary

delay
ertelemek

O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak. - She'll have to delay her education because she lost her job.

delay
geciktirmek

Fadıl nikahı geciktirmek için başka bir mazeret buldu. - Fadil found another excuse to delay the wedding.

delay
gecikmek
delay
gecikme

Otobüsün on dakikalık bir gecikmesi var. - The bus has a delay of ten minutes.

Başka gecikmelerden kaçınmalıyız. - We need to avoid any further delays.

delay
{i} gecikme, geç kalma
delay
yubatmak
delay
yubanmak
delay
geciktir/ertele
delay
(fiil) geciktirmek, ertelemek, gecikmek, geç kalmak; oyalamak, oyalanmak, alıkoymak, savsaklamak
delay
{f} oyalamak
delay
{f} geciktir

Hava yarışın başlamasını geciktirecek. - The weather will delay the start of the race.

Bir trafik sıkışıklığı tarafından geciktirildim. - I was delayed by a traffic jam.

delay
(Askeri) GECİKME: Ateş gemisinden, gözetleyici ve tespit ediciye talep edilen ateş isteğinin hemen yerine getirilemeyeceğine dair rapor. Bunu, normalde tahmini bir gecikme süresi takip eder
delay
{f} savsaklamak
delay
{f} ertelemek, sonraya bırakmak
delay
muhlet
delay
maniolmak
delay
{f} oyalanmak
delay
(Askeri) (RADAR) GECİKTİRME: Bir bütünün belirli parçalarını seçmek için kullanılan zaman esasının başlangıcının elektronik geciktirilmesi
delay
{i} tecil
English - English
delay
to put off; to defer; to procrastinate; to prolong the time of or before

    Hyphenation

    to put off; to defer; to procrastinate; to pro·long the time of or be·fore

    Pronunciation

Favorites