Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
- This letter bears a foreign stamp.
O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
- She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.