Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Ken öfkesini kolayca kaybeden insan tipi değildir.
- Ken is not the type of person who loses his temper easily.
Tom her zaman gülümseyen bir tiptir.
- Tom is the type of person who always smiles.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Perdeyi kapa! Caddenin karşısındaki evde yaşayan adam bir röntgenci.
- Close the curtains! The guy living in the house across the street is a Peeping Tom.
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
Kişiliksiz kadınlardan hoşlanmıyorum.
- I don't like women without personalities.
Tom kapıdaki gözetleme deliğinden baktı.
- Tom looked through the peephole in the door.
Adam duvardaki bir delikten gözetledi.
- The man peeped through a hole in the wall.
Tom gözetleme deliğinden dikizledi.
- Tom peeked out the peephole.
Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
- Donald Trump is a famous business person.
Yaşlı adam odasında öldü.
- The old person died in their room.
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
- He is such a bad person that everybody dislikes him.
Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
- I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
O iyi bir insan değil.
- He is not a good person.
Tom gözetleme deliğinden dikizledi.
- Tom peeked out the peephole.
Tom gözetleme deliğinden baktı.
- Tom looked through the peephole.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
I don't want to hear a peep out of you!.