O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
Bir anlaşmazlık görmüyorum.
- I don't see a conflict.
Anlaşmazlık tırmanıyor.
- The conflict escalates.
Your conference call conflicts with my older one: please reschedule.