Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Sami evliliği sona erdirmek için gönülsüzce onay verdi.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
Arka arkaya üç gün boyunca yağmur yağdı.
- It has rained for three days on end.
Üç gün devamlı yağmur yağdı.
- It rained for three days on end.
Dört gün devamlı kar yağdı.
- It snowed for days on end.
How silent, on the other hand, lie all Cotton-trades and such like; not a steeple-chimney yet got on end from sea to sea!.
These batteries last for hours on end.
... at the end of the second century bc ...
... else is coming. But in the end, we know that high-quality ...