O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
- She does nothing but complain.
Tom şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
- Tom does nothing but complain.
Yakınmak için hiçbir nedeni yok.
- He has nothing to complain about.
Sami her şey hakkında yakınmaktan hoşlanır.
- Sami likes to complain about everything.
Böyle iyi insanlara karşı şikâyetçi olmak zor.
- It's hard to complain against such good people.
Tom işinden şikayetçi olmaktan başka hiçbir şey yapmadı.
- Tom did nothing but complain about his job.
Ben resmi bir şikayette bulunmak istiyorum.
- I want to lodge a formal complaint.
Şikayette bulunmak istiyorum.
- I'd like to file a complaint.
Tom sırt ağrısından yakındı.
- Tom complained that his back hurt.
O, bir baş ağrısından yakındı.
- She complained of a headache.
Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti.
- Mary accepted everything without complaining.
Onun sürekli şikâyet konuşması beni sinirlendirdi.
- Her constant complaining speech irritated me.
Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.
- He never sees me without complaining about his wife.
Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.
- He never sees me without complaining about his wife.
Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz.
- It is no use complaining about the weather.