Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin.
- You'll see the bank on the left hand side of the hospital.
Diğer taraftan, bazı dezavantajları var.
- On the other hand, there are some disadvantages.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Onunla çok ustaca başa çıktın.
- You handled that very skillfully.
Tom ellerini alkışladı.
- Tom clapped his hands.
Tom elleriyle heyecanla alkışladı.
- Tom clapped his hands together excitedly.
Elde beş parmak vardır.
- The hand has five fingers.
Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
- One of the students raised his hand to ask a question.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
- He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
O, eli cebinde kapının yanında duruyordu
- He was standing by the gate with his hand in his pocket.
Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
İşler biraz kontrolden çıktı.
- Things got a little out of hand.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
- Hand washing is one way to control bacteria.
Bana yardım edebilir misin?
- Can you give me a hand?
Sana yardım edebilir miyim?
- Could I give you a hand?