Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.
- The ice on the lake is too thin to bear your weight.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
Bir ayı ağaca tırmanabilir.
- A bear can climb a tree.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.