Tom'a her şeyin yolunda olduğunu söyle.
- Tell Tom that everything's fine.
Onlar Pandora'nın kutusunu açana kadar her şey yolunda.
- Everything is fine until they open Pandora's box.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
- Relax, you're doing fine.
Dahilik ve delilik arasında ince bir sınır vardır.
- There's a fine line between genius and insanity.
O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.
- She was a girl with finely chiseled features.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.