to lust for

listen to the pronunciation of to lust for
English - Turkish

Definition of to lust for in English Turkish dictionary

love
sevmek

Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk. - To love and to be loved is the greatest happiness.

Hayattaki en büyük mutluluk sevmek ve sevilmek. - It is the greatest happiness in life to love and to be loved.

love
{i} sevda
love
{i} aşk

Aşkın kör olduğunu söylüyorlar. - They say love is blind.

Sen benim hayatımın aşkısın. - You're the love of my life.

love
{i} sevgi

Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar. - The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.

Sevgiden daha pahalı bir şey yoktur. - There's nothing more expensive than love.

love
{i} tutkunluk
love
{f} sevmek, âşık olmak
love
{i} sevgili

Onun sevgilisi İngiliz hükümeti için çalışan bir casus. - Her lover is a spy working for the British government.

Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar. - The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.

love
{i} yar

Yaramaz oğul, babasını sevdi. - The mischievous son loved his dad.

O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk. - He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!

love
(Argo) mala vurmak
love
(Argo) cinsel ilişkiye girmek
love
aşık olmak

Âşık olmak biraz zaman alır. - Falling in love takes some time.

Senin ona aşık olduğun kadar, onun sana aşık olduğunu bilmiyorsan; birine aşık olmak zordur. - It's hard to love somebody when you don't know whether they love you as much as you love them.

love
(İİ.) canım
love
ile sevişmek
lust for
hırs beslemek
lust for
şehvetle istemek
lust for
heves et
lust for
arzulamak
love
love charm aşk hus
love
(isim) aşk, sevgi, sevda, tutkunluk, sevgili, hayranlık; yar
love
Küpid
love
aşk tanrısı
love
eros
love
sevme

Cennette sevmek için bekleyebilirim. - I can wait to love in heaven.

Bir insan kendi annesini sevmelidir. - One should love one's own mother.

love
(fiil) sevmek
English - English
love
to lust for
Favorites