Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Görünüşünden memnun musun?
- Are you happy with how you look?
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Ben uzun bir zamandır yeni bir iş aramaktayım.
- I've been looking for a new job for a long time.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
- It looks like it's going to rain.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Seni görmek için can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
Sözlükte o sözcüğe bakın.
- Look that word up in the dictionary.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... the tour. So if you look around you and see someone dressed up as a giant cow and you ...
... is playing music in, say, your living room. If we take a look at the tablet Anand is using, ...